25 Mayıs 2010 Salı

eşek dilli olmak için, illa eşek olmak gerekmez

bugün eşek dilimi koparasım geldi. bu dil ne işe yarıyor anlamıyorum.ve ben yaradığı iş dışında nelere kullanıyorum onu. el öpüyor, etek öpüyorum. yalan değil ama yanlış söylemekten tüy bitiyor üzerinde. yılanı değil ama uyuyanı deliğinden çıkarabiliyor. konuştukça kuruması gerekirken ıslanıyor büsbütün. eskiden zehir olup sokardı şimdi şeker gibi ama sonuç değişmiyor. dilim; seni ısırıyorum. zehrinle öldür beni...

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Dalgalandım da, dalgalanmaktan da yoruldum

Terkedilmeye hazır bir ruh halinde yaşıyorum. Sevdiklerim, sevildiklerim hepsi beni terkedecek gibi geliyor. Üstelik buna hazırlıyorum kendimi. Hani biri dese ki: seni çok severdim ama gönlüm başkasına kaydı. Hiç tereddütsüz, darılmadan "güle, güle" demeye hazırım. Sevmedim bu ruh halimi. Buaralar buralar bozdu galiba beni. Nedir bu hal çözebilmiş değilim.

23 Mayıs 2010 Pazar

Kaç santim olsa yeter, ne kadarı kurtarırdı sizi

bakıyorum da yöneticilerimiz havaya kaptırdılar kendilerini. Hani Ocak ortası oldu da kar yağmadı ya. iki üç kar tanesi görünce sayın valimiz ellerini açıp "bu kadar kar yetmez, 7-8 cm'i geçmeli ki çocuklarımız oynayabilsin" dedi. şimdi kar yağıyor, umarım gerekli tedbirler alınmıştır. yine yollar kapanır da, yöneticilerimiz ellerini göğe kaldırıp "bu kadar da olmaz" demezler umarım.

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Bir yırtmaçlık değeri yok yaladığınız mürekkebin

inanılmaz kaza, nefes kesti, büyüledi, müthiş poz, şaşırtan frikik, cesur pozlar, akıl almaz hareket. onu hiç böyle görmediniz. diliniz tutulacak. büyük cesaret. nedir efendim kim nerde ne kahramanlık yapmış. hangi bilim adamı ne başarmış acaba diye düşünüyor insan. yok, etini, budunu açan çeşitli dişi kişilere ait haber başlıkları bunlar. yani aç bi yerleri, methiye hazır. bırak ya, ört, ört ki ölem.

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Baktım herkes döktürüyor, ben de döktürdüm

net alemine balıklama daldığımda ilk öğrendiğim şeydi. güzel yazabilmek için aşık olmak, sanal bir sevgili yapmak lazımmış. işte yazdım bi şiyir ben de : /sevgilim necefli maşrapa gibisin/tutmaya gelmiyor hiç bir yerinden/oysa aşkım çok derinden/allah korusun beterinden/anlamadım erkek misin kız mısın/ yoksa gönül çalan bir hırsız mısın/çok tatlısın ama az tuzsuz musun/ben deliyim hadi/sen benden de akılsız mısın?

18 Mayıs 2010 Salı

Hangi birini düzelteceksin, bu kadar aksaklığın

burnunu kurcalayan, yere tüküren, kafasını kaşıyan, dişini fırçalamayan, ayakkabısı boyasız, pantalonu ütüsüz, çöpünü yere atan, anonsu gürültülü, sohbeti küfürlü. dam üstünde saksağan = kabahatler kanunu, oysa damüstünde el bombaları, çeteler, mafyalar, eş dost kayırmalar, düzeltecek olanların hepsi bozuk, temizlik yapacakların yarısı kirli, biz de durmuş saf saf temiz toplum istiyoruz.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Hidayete ermeyen kalmamış, benim de eresim var

sağa bakıyorum, bir zamanlar elinden değnek düşmeyen sağcı abiler ermişler. sola bakıyorum, bir zamanlar elinden zincir düşmeyen solcu abiler ermişler. dincilere bakıyorum, adil düzenciler de ermişler. hepsi az, çok çevrelerinde etkili ve yetkili olmuşlar. eremeyen, iktidarın cazibesi ve gücü karşısında eğilmeyen üç beş kişi kalmışız. napim eremediğim ciğere pis diyorum ben de.

16 Mayıs 2010 Pazar

Bende konu gani, ucuza verebilirim size yani

bu alemi tanımak ve kralı olmak adına bol bol blog okumaya gayret ediyorum. bakıyorum ki bir çoğu konu bulamadım puff diye şikayet ediyor. konu sıkıntısı çekenler. bir zamanlar kayahan abimiz benim onlarca albümlük şarkım var demişti aslı çıktı. köşe oldu resmen. ben de  bir zamanlar buralarda yeniydim ama şimdi bende konu gani. sıkıntı çekenlere konu başı 1 DOLAR'dan verebilirim yani.

15 Mayıs 2010 Cumartesi

Müjde hanımlar, artık ayakta su dökebileceksiniz

su dökmek dedikse kibarlığımızdan. erkeklerden neyim eksik diyenler için ayakta "işeme" aparatı. sanki bu işi ayakta yapmak matahmış gibi. yurdum müteşebbisi de üretmiş. iki düğme çözüp, çömelmek zor mu geliyor. o zaman kot'tan şalvar diktir kıçına. sıyırdın mı olay biter. ben erkek halimle oturup klozetin tepesine keyifle işerim arkadaş. bi yerime de aparat takmam, taktırmam.

14 Mayıs 2010 Cuma

Matematikçiler ve şairler tembeldir vesselam

hani herşeyin formülünü yazıp, çizen adamlar var ya. obebi, okeki bulan adamlar, aslında çok tembeldirler bence. kestirmeden gitme arzuları yüzünden onca zaman uğraşıp, bulurlar formülleri. şairler de öyledir. Ooo işin yoksa iki saat mektup yaz sevgiline deyip, kestirmeden ruha dokunan kelimeleri bulurlar. katlettikleri zaman kendilerinin, kazandırdıkları güzel şeyler bizimdir.

13 Mayıs 2010 Perşembe

Herşeyin bir usulü var, balkona don asmanın bile

bizim mahallede az hafif meşrep bir abla var. sürekli şikayetçiymiş halinden. erkeklerin gözü hep üstümde diye. oysa bir çok erkek altına bakmaya utandığından belki de üstüne bakıyor. ah be ablam, bilmez misin kirli çamaşırları yıkadığında don asmanın bile bir usulü vardır. en alta asacaksın, üstüne de bir beyaz fanila örteceksin. hatta askıları da dışına gelmeyecek. tabi gerçekten bu durumdan rahatsızsan.

9 Mayıs 2010 Pazar

Ben geldim diye gidiyorsanız, ayıp ediyorsunuz

bi arkadaş tavsiyesi ile geldiğim blog dünyasında ilk gözüme takılan, bloglarını kapatan insanlar oldu. ne oluyor beyler, bayanlar, ben geldi m diye mi gidiyorsunuz? hani tamam serseriyimdir biraz, olur olmaz konuşurum da kimseye bir zararım da yoktur yani. hevesim kursağımda kaldı resmen. bir kaç yazı yazıp, bi arkadaşa bakıp gidecektim ben, oturun oturduğunuz yerde yahu.

7 Mayıs 2010 Cuma

Aşurede sınıfsal fark mı var?

ablam aşure pişirmiş ama, o ne ki öyle. içinde bir ben eksiğim. dedim ki; ne iş burda benden başka herkes var. cahil çocuk dedi aşura'nın manası o zaten. anlattıklarına aklım yatmasına yattı, güzel de bir tatlı olmuş ama sormadan da duramadım. elde ne varsa demişler, bana göre hava hoş da siz maşallah işi kuruyemişçide ne varsa ya döndürmüşsünüz.

6 Mayıs 2010 Perşembe

Pazardan ne alsam, organik çıkıyor bu aralar

amca bunlar organik mi? tabi tabi organik canım. hormonsuzdur di mi? hormonsuz evladım, kendi bahçemizden. niye o zaman bu domateslerin içi damar damar,mandalinlerin niye elime boyası çıkıyor amca? ne alırsam pazardan organik, ne sorarsam hormonsuz. zaten tanıştığım hiç bir kızın selüliti yok, estetik nedir bilmezler ama burunları da bir karış havaya kalkık..

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Sen cakasını sat, ben parasını ödüyorum nasılsa

emekli maaşlarına şu kadar zam, 3 gün demez sigaraya da şu kadar zam. işçi memur ücretlerine şu kadar zam, sigaraya da şu kadar zam. duble yollar yaptık, hizmette fark yarattık, 3gün demez sigaraya şu kadar zam. hadi ben bütün ümitlerimi milli piyangoya bağlamıştım ama hükümette bana bağlamış sanki. vay be ne yollar yaptık, ne köprüler barajlar içmediğim günde 2 paket cigarayla.

4 Mayıs 2010 Salı

Herkes, durmadan kendi davulunu tokmaklıyor

nihayet hür ve özgür basınımızda dengeler yerini buldu. iktidarın da, muhalefetinde yeteri kadar medyası var. nemalananlar demokrasi yanlısı kesilerek, istenen bazı haberleri sürekli gündemde tutuyor. neması kesilenler ise, memlekette demokrasi kalmadı diyerek feryad ediyor. bizim gibi tarafsız haber meraklıları ise, yorum (su) katılmamış doğru dürüst haberleri bekliyor.

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Sucuk diyorsam sana, dana da diyorumdur

tamam beyaz et sağlıklıdır ama, sucukta işi nedir? tavuk köftesi, tavuk adana, tavuk sucuk türü icadlara ne gerek var? ben kırmızı etli bir ürün seçmişsem, zaten beyaz et istemiyorum demektir. ben sana para verirken yarısını da selpak mendil olarak vereyim diyor muyum? demiyorum. o zaman neymiş; sucuk diye bize sucukladığın şey tavuk, ve hindi eti olmasın please...

1 Mayıs 2010 Cumartesi

Sen domatesleri iyi yıka, gerisini ben hallederim

geçenlerde köfteci bir arkadaş soruyordu. atılım yapmayı planlıyormuş, benim kafam çalışırmış. içeride ne gibi değişiklikler yapmalıymış. çorba da çıkarsa olur muymuş? oysa arkadaş diye idare ediyoruz, fazla salaş ortalık. hijyen ve temizliğin yenilik fikirlerinden daha iyi ve ucuz bir çözüm olduğunu anlatmak için dedim ona bu lafı. anladı mı bilmem.

Patron haklı, ekonomik kriz var memlekette

anlıyorum patron. kriz var, işlerin tadı tuzu yok, alacaklılar ödeme yapmıyor. sgk primlerimi bile zor yatırıyorsun ama istediğim 3 kuruş zam. bayramdan bayrama sinemaya götürüyorum diye sevgilim de ekti beni. kahveye bile gidip, iki okey atamaz olduk. oysa sen arabayı yeniledin yine. senin işler düzelsin diye beklemekten benim düzelmedik yanım kalmadı. ben istifa ediyorum...
 

Design By:
SkinCorner